Sabahın açık gözü

Kör saatleri bi kenara koyalım, sabahın kesinlikle gören bi tarafı var. Uyumaya çalışıyorum tavşancık pervaza çıkmış pencere çerçevesini kıtır kıtır yiyor. Bildiğin yiyor. Len ufaklık. Bu arkadaş uyuyup büyük adam olacak. Az şöyle gün ortalarında falan kemir kemireceklerini. Yok ama onun düzeni samimi. Plansız bi insan gördüğümde ilkin içim kaynıyor. Hah işte burada bi cevher... Continue Reading →

Nehir yatağında sırt üstü

Şehir ayaklarının altında tabiri ne garip. Boydan boya şehri çevreleyen cam bir zeminde yürüyorsun sanki. Bulutların altında şehir. Görmediğin şehir. Ne kadar yukarıya çıkarsan aşağıdakilerin meseleleri o kadar az mesele. Ne kadar aşağı inersen sessizlik o kadar az mümkün. İnsan yüzlerinin ilahi adaleti göstermesi durumu misal. Her an o an yaratılmakta olanı ıskalamak gibi. Oysa... Continue Reading →

missing you badly

isveçle isviçre, diye soruyor eleman, bunlar ayrı ülkeler mi şimdi? ben biliyorum ama ben biliyorum, diyor öteki, daha da hızlanırsan geçmiş yakalar seni. ana babası bunları baleye veriyor, düşün bakırköy'de bi aile düşün, baleden sonra kuran kursuna mı gidecek sanki, farkında değiller abi umurlarında da değil, tanışmış ama içine girememiş insanlar bunlar, ağızdan çıkacak o... Continue Reading →

Çalılıkların resmini çiz

"biraz daha kalabilir miyim burada?" diye sorduğunu hatırlıyorum. yüzüne bakamıyordum, yüzüne gözlerimi diktiğimde gördüğüm uçsuz bucaksız bir ovada devasa bir kayın ağacının altında öylece durup günbatımını seyrettiğimdi ve onun bundan haberi olmasını istemiyordum. başımı salladım galiba, "burada senden başkası yok" diye de eklemiş olmalıyım, yani en iyi ihtimalle, ve bir türlü çökmek bilmeyen ama adımı... Continue Reading →

tünel

tünelin içinden çıkamayacağını - ya da - sağ - ya da - aklıbaşında çıkamayacağını anladıktan sonra ne yaptı biliyor musun. gözlerini yumup koşarak girdi içine. vay canına, dedim. çok komik. gerçekten öyle. her uyandığında onlarca yeni yüz gördüğünü, her birinin ona değip geçtiğini, iz bırakmayan şeyleri sevmediğini filan anlatıyor. rüzgarsız, kokusuz, acısız bir yer diyor... Continue Reading →

Blog at WordPress.com.

Up ↑